Bazı fotoğraflar vardır; zamanın donduğu, duyguların kelimelere ihtiyaç duymadan aktığı anları yakalar.
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in cenazesinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in görüntüsü de tam olarak böyle bir kareye denk düşüyor.
Çocukluk arkadaşı, gençlik arkadaşını erken kaybetmenin acısını yaşayan Özgür Özel, parti genel başkanlığı sıfatını bir kenara bırakmış, defin işlemlerini tek başına yapmaya çalışıyor.
Bu fotoğraf, yalnızca bir liderin fiziksel varlığını değil, bir duruşun, bir temsil biçiminin ve belki de Türkiye siyaseti için oldukça nadir rastlanan bir liderlik türünün ifadesini taşıyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel cenaze töreninde yaptığı konuşma, cenaze törenine katılan on binlerce kişi göz yaşlarına boğarken, televizyonlarda haberi izleyenler de(seyredenler de) aynı duyguları yaşıyordu.
CHP Genel Başkanı o törendeki hali, siyasetin alışılmış “güçlü görünme” reflekslerinden uzak bir duruşu sergiliyor. Gözyaşını saklamayan, acıya mesafe koymayan bir lider figürüyle karşılaşıyoruz.
Özgür Özel, Ferdi Zeyrek’i kaybettiği dakikalarda söylediği “Ben aklımın yarısını kaybettim, kalbimin yarısını kaybettim. Birlikte hayal kurduğum, hayallerimizi birlikte gerçekleştirdiğimiz bir yol arkadaşımızı, bir siyaset arkadaşından öte, bir çocukluk, gençlik arkadaşımızı... Manisa, yetiştirdiği en müstesna kişiliklerden, siyasetçilerden birini kaybetti. Manisa o kadar çok şey kaybetti ki Ferdi'nin hayalleri Manisa’yı bambaşka bir şehir yapmaya yetecek, artacak güçteydi. Hepimiz de ona o yüzden bu kadar çok güveniyorduk.. Hepimiz çok üzgünüz, hepimiz çok doluyuz.” diyordu.
Bu, çoğu zaman zayıflık olarak görülen duygusal ifadenin aslında bir sorumluluk, bir temsiliyet biçimi olarak yaşanabileceğini gösteriyor.
Özgür Özel'in tavrı, liderliği yalnızca karar veren, yön gösteren bir konumdan çıkartıp; toplumu hissedebilen, onunla birlikte acıyı taşıyabilen bir noktaya taşıyor.
Daha önceki yazımda “Özgür Özel, CHP’ye genç, dinamik ve kararlı bir liderlik örneği gösterdiğini” belirtmiştim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla, Saraçhane’de bir kanepe üstünde günlerce yattı. Belediyeye sahip çıktı.
Kolay değil, hafta iki gün çeşitli yerlerde mitingler düzenledi.
Bu liderler, sadece yönetsel değil, duygusal bağlar da kurabilen, toplumun acısını tanıyan ve ona yön verebilen figürlerdir.
Türkiye’de ise bu tarz bir liderlik ya bastırılır, ya da popülist ajitasyonun bir aracına dönüştürülür. Samimiyetiyle, doğallığıyla ve sade varlığıyla Özgür Özel’in durduğu yer, bu anlamda siyasette yeni bir soluk olma potansiyeli taşıyor.
Toplumlar sadece başarılarla ya da büyük kararlarla değil, birlikte yaşanan acılarla da şekillenir. Yas, bireysel olduğu kadar kolektif bir hafızayı da içinde barındırır.
Bu hafıza, liderlerin bu anlarda gösterdiği duruşla pekişir ya da silinir. Özgür Özel’in Ferdi Zeyrek’in ardından gösterdiği bu insani ve empatik tavır, yalnızca bir insanın acısını paylaşmak değil; aynı zamanda toplumun birlikte yas tutma kapasitesine inanç tazelemek anlamına geliyor.
Toplumsal iyileşme, yalnızca ekonomik göstergelerle, hukuk reformlarıyla değil, aynı zamanda duygusal ortaklıkla, empatiyle ve insani temsiliyetle mümkün olur.
Acıyı gizlemek yerine paylaşmak, gücü sertlikte değil duygudaşlıkta bulmak, toplumu iyileştiren en temel unsurlardan biridir.
Kimi zaman bir kare, bir fotoğraf, kelimelerden çok daha fazlasını anlatır. Ferdi Zeyrek’in cenazesinden yansıyan bu görüntü, bize siyasetin insani yüzünün mümkün olduğunu hatırlatıyor. Özgür Özel’in durduğu yer, yalnızca bir liderin yas tutan bir yurttaşa omuz vermesi değil; aynı zamanda tüm topluma birlikte iyileşmenin, birlikte hatırlamanın, birlikte güçlü kalmanın yolunu gösteren bir çağrıdır.
Ve belki de en büyük dilek, artık iyilerin bedel ödememesi gereken bir ülke hayalidir.