Rasim Gül

Tarih: 18.07.2019 06:01

Türkiye’de Köylü Yok Sayılıyor

Facebook Twitter Linked-in

İktidarların, sistemlerin, liderlerin değişmesiyle gerçek demokrasi gelmiş olmuyor. 1920 den evvel padişah vardı güç onda ve onun etrafında idi. Halkın önemi yoktu, ağalar, paşalar birde saraya yakınlık kuranlar önemli oluyordu.

Padişah gitti, meclis açıldı, harp bitti, milletin efendisi köylü dendi, köylü efendi oldu mu evet köylü efendi oldu ancak devlet ve hükumet yani iktidar gücü BEYLERE ve AĞALARA geçti dolaysıyla köylünün eline hiçbir şey geçmedi.

Aradan 99 sene geçti, adımız cumhuriyet ve parlamenter sistem oldu yine sayısız iktidarlar ve liderler geldi geçti, köylünün durumu ne oldu? Çok şeyler oldu köylü, köyleri boşalttı şehire göçtü, sözde şehirli oldu üretimden vazgeçti dolaysıyla köyde üretim bitti, köylüde sözde şehirli olunca tüketici oldu.

Köylü, karnı doymadığı ve çocuklarına gelecek sağlayamadığı için köyünü boşalttı, karnının doyacağı, adam gibi yaşayacağı ve çocuklarını iş sahibi yaparak muhannetten kurtaracağı yerlere yani sözde şehirlere göç etti. Ancak göç ettiği yerler şehir görünüşlü nüfusu daha kalabalık köyler olduğunu gördü ama iş işten geçtiği için arından geri köyüne de dönemedi.

Gariban,  köy ve şehir arasında kalarak ne olduğunu ve ne olacağını hala kavrayamadı. Ne köylülükten çıkabildi nede şehirli olabildi.  Köyünde iken kim olduğu belli idi, sözde Şehire gelince bir türlü kendini anlatamadı. Adı varoşlu oldu,  kendine benzeyenleri ve hemşerilerini bularak yaşamaya başladı.

Zaman oldu hemşerilik de yetmeyince, kendini kabul ettirmek, insan yerine konmak için bir yerlere yanaşması gerekiyordu, o yerleride hemen buldu,  bu yerler partiler, tarikatlar ve cemaatler oldu.

Bir şey öğrenmek, bir derdini çözdürmek, evladı iyale gelecek hazırlamak için parti, tarikat, cemaat lazımdı. Gariban köylü bu seferde bunların içine girdi, kendini daha fazla göstermek için işi, mensubu olduğu yerin militanlığına kadar götürdü.

Girdiği yerlerde elinden gelenin fazlasını da yaptı ama köylülükten ve kullanılmaktan bir türlü kurtulamadı. Tarikat ve cemaatler Cenneti müjdelediler, partilerde, vatanı ve dini kurtardığını dolaysıyla dindar ve vatan perver olduğunu söylediler, çok sevindi hatta yer yer de mutlu oldu.

Bir gün döndü kendine ve yaptıklarına baktı baktı, yerinde durduğunu yine köylü olduğunu gördü ve çok iyi kullanıldığını acı acı hissetti. Hizmet ettikleri ya yok oldular ya da sırtlarını dönüp gittiler. Vatan ve din hala kurtulmadı, kurtarıcı bekliyor, cennet olayı zaten ölünce olacağı için aceleye gerek yoktu.

Bunların nedenleri, gücü eline geçirenler, etraflarındaki belli sayıdakileri gözetiyor, maddi ve manevi çıkar sağlıyor, rüyalarında bile göremeyecekleri makamlara hak etmedikleri halde getiriyor, hal böyle olunca, sömürü ve kullanma devam edip gidiyor.

Siyasi gücü eline geçirenler, şah ve padişah olduklarını sanıyorlar herhangi bir fikir, inanç ve ideoloji onlar için sözde kalıyor. Güçlüler, her zaman seçilenin yanında ve onu finansa ederek varlıklarının daima koruyorlar.  Ancak millet ve devlet güçlenmiyor.

100 senedir güçlüler hep birbirlerini korudular ve güçlerini muhaza ettiler. halk bir türlü güçlenip haklarına mertçe sahip çıkamadı. Çıkamadı çünkü ne zaman ben varım dedi başı ezildi. Halk ayakta kalma yollarını aramak zorunda kaldı.

Halkta kolayını buldu, bizimkiler, sizinkiler sınıfına da dâhil olarak hayatını devam ettirmeyi en uygun yol olarak benimsedi, gelene ağam, gidene paşam diyerek idare edenleri idare etme yolunu seçti.

Ancak bu durumda halkta, bir şeyler kayboldu. Kişilikler gelişmedi, vicdanlar yetersiz hale geldi, acımasızlık, merhametsizlik aldı başını gitti. Sevgi ve saygı büyük çapta ortadan kayboldu.

Devletin nimetleri şahıs ve parti çıkarlarına kullanıldığından cumhuriyet ve demokrasi asla kalplere giremedi. Devletin toplum hayatında ne kadar önemli olduğu bir türlü gerçekleşemedi. Gün oldu devlet kendini koruyamaz hale düştü. Devlet bilinci ve şuuru çok güçlü olan halkımız 15 Temmuz 2016 da Türkiye’de bu örneği canlı yaşadı, devletini de korudu.

 Devlet kurumları baştanbaşa yeniden ele alınmadıkça, milletimiz özüne uygun kanunlarla idare edilmedikçe, idaremizin merkezine insanımızı koymadıkça, yerlerde sürünen eğitimimizi ayağa kaldırılmadıkça asla ülkede kriz ve krizler eksik olmaz. Halkta kendine gelerek haklarına sahip çıkamaz.

Oda yalan, buda yalan var biraz da sen oyalan sözünde olduğu gibi, iktidarlar gelir geçer, her iktidar elbette kendine göre bir şeyler yapar ancak asla hastalığı kökünden halletmez, edemez.

Hayrola, muvaffak ola, muzaffer ola.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —