Rasim Gül

Tarih: 02.06.2019 11:55

Türkiye´de, siyaset mi önce, hakikat mı?

Facebook Twitter Linked-in

Dünyanın bütün ülkelerine baktığımızda, siyasetin mi, yoksa hakikatin mı önce geldiğini gayet net olarak görünür. Kalkınmış ülkelerde kesinlikle hakikat, ilim ve hukuk ve önce, siyaset sonra geliyor.

Az gelişmiş ülkeler de ise ilim çok önemsenmiyor hukuk ara da sıra da akla geliyor, hakikatle siyaset yarış içinde birbiriyle boğuşarak toz duman içinde ikisi de ayakta kalmaya çalışıyor.

Hakikat ve siyaseti ayırmak vatandaş için çok zor oluyor. Şükür uzun vade de tarih hakikati teslim ediyor ama çok zaman iş işten geçmiş oluyor. Siyaseten asılanlar diriltilemiyor, zararlar telafi edilemiyor

Az gelişmiş ülkelerde özellikle seçim ortamlarında, kesinlikle siyaset hakikatin çok ama çok önüne geçiyor.Yinevatandaşın kafası karışıyor ne yazikki siyaset yapanlarında, karışık kafalar yöneticilerin işlerine geliyor.

Türkiye, hiç şüphesiz az gelişmiş ülkeler içerisinde yer alıyor, çünkü devletin bütün kurumlarından, yarı kamu görevi yapan bütün sivil toplum örgütlerinden başlayarak devletin başına kadar hiçbir yerde HAKİKAT siyasetin önüne asla geçemiyor.

Bu ahvalde, liyakat, ehliyet, tecrübe, rafa kaldırıldığı gibi; ilmi hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerde istenmediği için gençlikte bunalım hiç gitmiyor. Bunalım içinde olan gençlikten aceba kim hayır bekleyebilir ki?

 Aksi halde zaten o ülke kalkınmış, demokrasisini tam oturtmuş, hukukun üstünlüğünü yerleştirmiş içerde ve dışarda saygın bir ülke konumunda oluyor. Dileğimiz ve temennimiz Türkiye bu seviyeyi en kısa zamanda yakalasın.

Üçüncü kategorideki geri kalmış ülkeler de ise hemen hemen hiçbir zaman hakikat ortalarda görünmüyor, zaten onu arayan da olmuyor.

Ülkemiz, hakikatle, siyaseti kaç yıldır karıştırıyor, yarışı hangisi kazanıyor?  Osmanlının gerileme devri ile başlıyor ve yarışı ne yazik ki HAKİKAT her zaman kaybediyor, SİYASET kazanıyor.

Tarihçiler, gerileme devrini 1579 den başlatarak 1699 da bitiriyor, arada geçen 120 yılda da çok zaman hakikat kaybediyor. Gerileme ve dağılma dönemi 1792 den başlayıp 1918 de bitiyor, geçen 126 sene de her zaman hakikat kaybediyor.

1920 den 2019 yılına kadar geçen 99 yıllık sürede, ne acı ki çok az zaman dilimleri hariç ilim, adalet vehakikat, siyaset karşısında yenik düşüyor. Ülkemizde bilim, hukuk ve hakikat, siyasete karşı yine kaybediyor ve halen de kaybetmeye devam ediyor.

Çünkü RUH dünyamız boş, özellikle inanç, hak, hukuk, vatan, bayrak gibi YÜCE kavramların içi doldurulamıyor. Manevi bir boşluk içinde olan, kurtuluş yolu arayan nesiller, kendini kurtuluşa çıkaracak bir yol bulmuş değiller.

Dindarlarımıza gelince, devlet ve millet adına dinden ve ahlaktan ne beklediklerini kendileri de bilmiyor. Dolaysıyla nesillere nasıl bir kurtuluş yolu gösterecekler ve de nasıl HAKKI-HUKUKU siyasete yedirmeyecekler?

Şekilci ve maddeci anlatımlarla, RUHUN üstünlüğü savunulamaz. Ruhun esir olduğu bir toplumda da insanlar hür ve mutlu olamaz. Genç nesillerde her konuda hakkın-hukukun üstün gelmesini istiyorsak evvela din anlayışında sağlam bir yola girmeliyiz.

Hakkı, hakikati ve hukuku siyasete ve basit çıkarlara alet ettirmemeliyiz. Millet ve devlet adına kullandığımız yetkileri kendi çıkarımıza göre değil milletin çıkarına ve devletin BEKASINA göre kullanmalıyız. Bayramı, bayram bilip inananların, bayramı kutlu olsun

                                                                         Hayrola, muvaffak ola, Muzaffer ola.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —